14 Aralık 2016 Çarşamba

ERZURUM



PALANDÖKEN

   Doğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük ilinde olan Erzurum, kış sporlarına elverişli coğrafyasıyla Türkiye'nin görülmesi gereken şehirlerinin başında gelir. Ben bugün size Erzurum'un Palandöken semtinden bahsedeceğim.

   Palandöken,  Erzurum'un güney batısında yer alan başlangıç yüksekliği 2200 metre, zirve  noktası olan tepe noktası 3271 metre olan Türkiye de birinci derecede önemli kayak merkezidir, özellikle profesyonel kayakçılar için cennet değerindedir.
 




  Gezilebilecek Yerler :

                          Erzurum Evleri




       Erzurum Evleri içerisinde çok sayıda eski ve antika parça barındırıyor.



                            Üç Kümbetler







     Saltukoğulları zamanından kaldığı düşünülen kümbetlerin aslında çok önemli iki özelliği var. Birincisi Anadolu'da yapılan ilk Türk-İslam mimarisi olma özelliği, ikincisi ise bunların tamamının farklı mimari üslup ile yapılmış olması. Şehir merkezinde hemen Çifte Minareli Medrese arkasında kalan Kümbetlerin birinin Emir Saltuk adına yapıldığı düşünülüyor. Kümbetlerin yapılış tarihleri ile ilgili tahminler ise 12. Ve 14 yy aralığı.

                   

                          Erzurum Kalesi




      Kalenin ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmese de Bizanslılar tarafından M.S 5. yy'da burada bir kalenin yapıldığı tahmin ediliyor. Zaten kale içinde gezerken yapılan kazı çalışmaları ile eski dönemlerden kalma temel ve duvar kalıntılarını görmek mümkün. Kale çeşitli restorasyonlar ile günümüzde ziyarete açık. Kale içinde Osmanlı dönemine ait toplar ve top gülleri görmek mümkün.


 
                                Saat Kulesi


        Erzurum kalesi içinde yer alan kule aslında kale içinde yer alan mescide minare olarak yapılmış. Zaman zaman gözetleme kulesi olarak kullanılan kule, 1856 Kırım Savaşı’ndan önce kuleye saat yerleştirilmiş ve kule saat kulesi olarak adlandırılmaya başlanmış. Savaştan sonra Ruslar saati söküp götürünce 1877'de  İngiltere bugünkü saati armağan etmiş. Alt kısmı kesme taştan, üst kısmı kırmızı tuğladan yapılmıştır.



                               Atatürk Evi




      Şehrin tarihine tanıklık etmiş önemli bir yapıda yine merkezde bulunan 1890 yılında yapılmış bir bina olan konak tipik Erzurum evleri mimarisinde yapılmış, 1.Dünya Savaşı sırasında Alman Konsolosluğu olarak kullanılmış, daha sonra Milli Mücadele yıllarında Erzurum Kongresi'nin yapıldığı günlerde bizzat Mustafa Kemal tarafından ikametgah olarak kullanılmış bir yapıdır. Mustafa Kemal yaklaşık iki ay kadar bu evde kalmış daha sonra bina tekrar vali konağı olarak hizmet vermiştir. İçinde Mustafa Kemal’in kullandığı birçok eşya bulunmaktadır. İki katlı yapı içinde Erzurum Kongresi günlerine ait resimler, Mustafa Kemal’in kaldığı oda çalışma salonu görülebilir.


1 Aralık 2016 Perşembe

GÖKÇEADA

 

  Türkiye’nin en büyük adası olan Gökçeada aynı zamanda Çanakkale’nin bir ilçesi olarak kabul edilmektedir. Ada, Saroz Körfezi’nin girişinde yer almaktadır. Adaya daha önce İstanbul şehrinden uçuşlar düzenlenmiş olsa da 2013 yılından sonra bir daha yolcu uçuşu gerçekleştirilmemiştir. 2014 yılında yapılan sayıma göre adanın nüfusu 8.644 olarak belirlenmiştir. Ada, İlyada Destanı'nda Poseidon’un adası olarak geçmektedir. Ada, eski dönemlerde İtalyan, İngiliz ve Yunan sömürgesi altına girse de Lozan Antlaşması sonrasında Türkiye Cumhuriyeti topraklarına resmi olarak girmiştir.
Her yıl 22 Eylül tarihi adanın kurtuluşu olarak kutlanmaktadır.


 Gökçeada'da Gezilebilecek Yerler :



Gökçeada Rum Köyleri


















    Gök­çea­da’nın Rum köy­le­ri kö­ke­ni yüz­yıl­lar ön­ce­si­ne da­ya­nan yer­le­şim yer­le­ri. Gök­çea­da’yı tam an­la­mıy­la his­set­mek için mut­la­ka ge­zil­me­si ge­re­ken, nos­tal­jik ha­va­la­rıy­la bü­yü­le­yi­ci yer­ler ! 



Gökçeada Tepeköy Çınaraltı





      Te­pe­köy’e gi­der­ken kö­ye sap­ma­yıp yo­la sağ­dan de­vam eder­se­niz ta­ri­hi bir çı­nar ağa­cı­nın ol­du­ğu pik­nik ala­nı­na ula­şır­sı­nız. Bir te­pe üze­ri­ne ku­ru­lu ol­du­ğu için sı­cak yaz gün­le­rin­de bi­le bu­nal­ma­dan va­kit ge­çi­re­bi­le­ce­ği­niz bir yer burası.Tabelada yazılı bilgiye göre Gökçeada'da anıt niteliğinde koruma altına alınan 6 çınar ağacı belirlenmiş. En yaşlışı burada bulunanı. Diğerleri yaşları 400-175 arasında olmak üzere, Çınarlı (merkez), Eski Bademli, Zeytinli, Tepeköy ve Dereköy'de.



Gökçeada Sualtı Milli Parkı



     Gökçeada Sualtı Parkı Türkiye'nin ilk ve tek sualtı parkı olma ünvanına sahip.Kirlenmemiş ve bozulmamış doğasıyla Gökçeada bir deniz müzesi gibi. Akdeniz ve Karadeniz arasındaki deniz canlılarının geçiş yolu üzerinde olduğu için ada civarında zengin balık yatakları bulunuyor.


Gökçeada Peynir Kayalıkları






    Kuzu Limanı'nın hemen solunda yer alan Kaşkaval Burnu, "peynir kayalıkları" diye çağrılan ilginç 
heykelsi kaya oluşumlarına sahip. Üst üste dizilmiş peynir kalıplarını andırdığı için bu isim verilmiş halk arasında. Burayı ancak denizden tekne ile görme şansınız var. Bu ilginç kaya oluşumlarının bir efsanesi de var :
   Efsane, sayısız keçi ve koyuna sahip olan zengin, inatçı, cimri ve yaşlı bir kadınla ilgilidir. Yaşlı kadın, cennete gidebilmek amacıyla birçok yuvarlark. kalıp peynir yapmış ve bunları üst üste sıralamış. Ama kimseyle paylaşmamış. Tanrı, ona kızmış ve cezalandırmış. Mart ayının birinde, 
yağmur, kar ve şiddetli rüzgarlar göndermiş yaşlı kadının üzerine. Kadın ve peynirler donmuşlar. 
Peynir kalıpları taşa dönüşmüş. Daha sonra insanlar bu kayalara, peynir kayaları demişler.



Gökçeada Kaya Mezarı




    Adanın güney kısmında bulunan birbirine bitişik iki kaya mezarı sanki oraya uzaydan fırlatılmış gibi duruyor. Etrafında herhangi bir eski yerleşime rastlanmamış. Hangi dönemden kaldığı bilinmiyor. Büyük bir kayaya oyulmuş iki mezardan oluşuyor. Söylenenlere göre mezar kapakları 80 metre ilerisinde bulunmuş.