12 Haziran 2017 Pazartesi

STRASBOURG



  Fransa’nın Almanya’ya sınır olan şehri Strasbourg, Alsas  bölgesinin başkenti. Aynı zamanda Noel’in de başkenti ünvanına sahipmiş. Biz buraya iki sınıf olarak 5 günlüğüne geldik ve çok keyifli bir yolculuktu bence. Şimdi günlere bölerek yolculuğu daha detaylı anlatacağım:



1.Gün
______


    Saat 10.15 gibi Basel Havaalanı'na vardık, pasaport kontrolleri falan filan derken saat 10.45-11.00 gibi havaalanından ayrılarak Satrasbourg için yola çıktık. Öğleden sonra Ill nehri kıyısına gittik. Kanal turu için bir bota bindik. Nehir boyunca çok güzel binalar vardı. Tekne turu öncelikle güneye doğru la Petite France’a(Küçük Fransa) gidiyor. 



Buraya gelmeden önce bot, nehir içerisinde özel bir bölüme giriyor ve girdiğinde kapaklar kapanıyor, yaklaşık 5 dakika süre boyunca havuzdaki su boşaltılarak aşağıya indiriliyor. Daha sonra ön kapak açılıyor ve bot yoluna devam ediyor. Keyifli bir turun ardından saat 4'te olan randevumuza yetişebilmek için 1. günün son durağı olan Avrupa Parlementosu'na (le Parlement Européen) gittik. Buranın benim için pek eğlenceli geçtiğini söyleyemeyeceğim. 1-1.30 saatte burayı da dolaştıktan sonra Strasbourg'taki otelimiz için yola çıktık. (Hôtel B&B'de kaldık.)




2. Gün
______

   Sabahtan Almanya sınırında bulunan Europapark'a gitmek için yola çıktık. Bu ikinci günün ilk ve tek durağıydı. Europapark, Eurodisney mantığıyla oluşturulmuş ve Avrupa'nın çeşitli ülkelerinin özelliklerini taşıyan, vurgulayan büyük bir eğlence parkıydı. Buraya yaklaşı yaklaşmaz çığlıklar yükseliyordu ve tahmin ettiğiniz üzere Europapark'ın büyük roller coasterlarından Silverstar. (Yapımı, ünlü otomobil yapımcısı Mercedes-Benz'e ait.)


   Almanya, İtalya, Fransa, İsviçre, Yunanistan,
İngiltere, Rusya, Hollanda, İskandinavya , Avusturya, Portekiz ve İspanya adı altında bölgeler oluşturulmuş ve bu ülkeleri mecazi olarak ifade edebilecek oyunlar seçilmiş gibiydi. Parkta hatırladığım kadarıyla 54 tane etkinlik vardı. (10 tanesi roller coaster) 


   Parkın içinde küçük bir tren de bulunuyor. İnsanları yormamak için tasarlanmış, hem parkı gezdiriyor, hem de sırayla duraklarda durup yolcu alıyor ve indiriyordu. Parkın içindeki restoranlar bulundukları başkentlere göre hem tarz, hem de içeriğini değiştiriyordu. Bu özellik aslında sadece konuşup geçilecek bir şey değil; çünkü birçok farklı kültür sadece bir yerde birleşiyordu. Sadece bir yer bütün kültürleri barındırıyordu. Europapark, 5 günlük gezimizin kesinlikle en eğlenceli duraklarından biriydi.


3. Gün 
______


  Yine sabahtan yola çıktık. Bu seferki durağımız, Haut Koenigsbourg Şatosu gezimizin en tarih dolu ve turistik kısmıydı bence. Şato yaklaşık 1.30 saatte dolaşılabiliyor. 700 metre yükseklikteki bir tepeye inşa edilmiş. Biz gittiğimizde sis olmasına rağmen büyüleyici bir manzarası vardı.


   Üçüncü günümüzün bir diğer durağı ise la Montagne des Singes yani maymun ormanıydı. Alsas Şarap Yolu üzerindeki bağların ve köylerin hemen arkasında ormanlık alan başlıyor. Şarap Yolu’ndan Maymun Parkı’na gitmek için batıya doğru döndüğümüz anda kendimizi bu devasa ormanın içinde bulduk. Maymun Parkı, tepede ormanın içerisinde, maymunların serbest dolaştığı ünlü Koenigsbourg Şatosu ile yan yana konumlanmış vaziyette. Orman içinden devam eden keyifli bir yolculuk sonrasında kısa sürede her ikisine de ulaştık. Yukarıda belirttiğim gibi ilk başta şatoyu ziyaret ettik ve maymun ormanına indik.  
En dış sınırları tel örgüyle çevrili ama içeri girdikten sonra siz de maymunlar da görmüyorsunuz telleri. Girişte yapılıp yapılmaması gereken şeyler hakkında bilgi aldık ve yavru maymunlara vermemek üzere bir avuç mısır dağıtıldı. Onun dışında yiyecek vermek yasak. Ayrıca günün belli saatlerinde beslenme seremonilerini de izleyebiliyorsunuz. Biz 11.15'e yetişebilmiştik. O sırada birkaç bilgi de veriyorlardı. Çıkışta da maymunlarla ilgili hediyelik eşyalar satan şirin bir dükkan vardı.



  Öğleden sonra Colmar'da bulunan oyuncak müzesine (Musée du Jouet) gittik. Burada değişik oyuncak koleksiyonları falan sergileniyor. 



4. Gün
______

   Bugünün ilk durağı Mulhouse'da bulunan otomobil müzesi (Musée de l'Automobile à Mulhouse) oluyor. Burada ünlü, dikkat çekici arabalar ve eski araba koleksiyonları sergileniyordu. Beklediğimden daha büyük bir müzeydi. 



Öğlene kadar zamanımızı burada harcadıktan sonra tramvayla buz pateni yapabileceğimiz bir yere geldik. (Pistler kesinlikle burdakiler gibi değildi, sanki bir cam üstünde kayıyormuşçasına dümdüzdü.)




5. Gün
______


    Beşinci gün maalesef son günümüzdü. Bugünün çoğu dönüş yolunda geçti. İlk önce Riquewhir'e gittik. Burası şarap yolu üzerinde bulunan küçük bir köy. Köyün etrafı bağlarla çevrili, ahşap-tahta karışımı 2-3 katlı evlerin balkon ve camlarından sarkan çiçekleri değişik, çok güzel bir görünümü vardı. Aşağıdaki fotoğraflar yeterince anlatıyor bence. Burası son günümüzün son durağıydı. Etrafı biraz dolaşmakla, yemek molasıyla zaman su gibi akıp geçti. Saat 4'te dönüş için Basel havaalanına geldik. Bu keyifli yolculuğumuz maalesef sona ermişti ama aklımdan çıkmayacak anılarla dolu, eğlenceli bir yer olarak kalacaktı.

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder